28 Şubat 2013 Perşembe

Ayazağa Fayansci Ustasi

Ayazağa Fayansci Ustasi ; Ordu’dan Çamalan Yaylasına doğru kâh tepelerin eteklerinden dolanan, kâh derin vadilere yükseklere bakarak uzanan yayla yolundan gelip – geçen bütün yolcular, Gelin Kayaları’na ayazağa fayans ustasi doğru bakışlarını çevirmekten alıkoyamazlar.



Harami Köyü’nden Melet  ayazağada fayans ırmağı vadisine doğru, bir bıçak gibi keskin ve dik ir sırtın üzerinde duran, acayip şekilli taş yığınlarına Gelin Kayaları adı verilmektedir. Buranın dayandığı efsane ise, yılların ötesinden günümüze kadar, her yayla yolcusunun kulağına üflenmiştir. Gelin Kayaları Efsanesini civarın yaşlıları şöyle anlatıyorlar:


Melet ırmağına doğru inen sarp faynscilar  bir tepenin, ormanlarla örtülü yamaçlarında çok fakir ve yaşlı biri varmış. Melet kenarlarındaki değirmenlere gidemeyen köylülerin zahlarını avlusundaki ufak dibek taşında öğütür, geçimini bu suretle sağlarmış. Bazı rivayetlere göre, bu öğütücü, bir kişi tarafından döndürülebilen, mahalli halkın “ El Değirmeni “ dediği cinsten bir taş değirmeni imiş. Fayanscilar ustasi Günün birinde, yaşlı değirmencinin kızını, uzaktan bir köyden bir gence istemişler. Hayırlısı olsun, deyip evlendirmişler. Çeyiz olarak, elinde, avucunda ne varsa kızına vermiş. Düğünler, gelinin eşyalarını atlara yükleyip, oğlan evine doğru yola çıkacakları zaman, gelin etrafı şöyle bir süzmüş. Usta fayanscilar  Avlunun bir kenarında duran babasının ekmek teknesine, kendini bugünlere getiren el değirmenine gözlerini dikmiş. Kızının bu halini gören babası, usta fayansci ayazağa yaklaşmış:”Kızım değirmen taşı bizde kalsın” diyecek olmuş. Düğün alayının ileri gelenleri durumu kavramışlar. İçeriden biri: Emmi veriver şu değirmen taşını kızına da, bizde yola düzülelim, deyivermiş. Yaşlı baba: Olmaz, o bana lazım. ayazğada fayansci ustalari Onunla geride kalan çoluk çocuğumun nafakasını, sağlayacağım, veremem, diyerek karşı koymuş. O sırada yeni gelin: Babam benden bir taşı esirgiyor. Bende onsuz gelin gitmem. Diyerek boynunu büküp, oturuvermiş kapının önüne. Düğüncüler yaşlı babanın geçimini nasıl sağladığını bilmediklerinden, bu değirmenin aile için ne derce kıymetli olduğunu kavrayamamışlar... İşi.
usta fayansci  Basit bir”gelin eşyası “bir taş olarak görmüşler. İçlerinden biri: Hadi, emmi bu kadar nekeşlik etme. Alt tarafı bir taş parçası bunun… İnsan kızından bunları esirger mi? Bak o da yurt-yuva sahibi oluyor. usta fayanscilarYolumuz uzun, bekletme bizi. Diyerek, değirmen taşlarını omuzlayıp, yanındaki hayvana yüklemişler. Zavallı baba, bu durum karşısında ısrarın faydasızlığını anlayarak, boynunu bükmüş. Kendisinin nekes tanınmasına mı, o yaşlı haliyle çoluk – çocuğuna değirmensiz nasıl bakacağına mı üzülsün? Kala kalmış, ortalıkta.Ustalari Fayanscilar


O sırada, önde davul – ayazağa zurna, arka at sırtında gelin; köylüler, eşya yüklü atlarla düğün alayı, dimdik sırtta doğru yola koyulmuşlar. Yaşlı gözlerle kafileyi izleyen babanın ta, yüreğinin derinliklerinden bir tel kopmuş sanki… Derin bir ah çekmiş. Diliyle mi?